
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne ziyareti sırasında, aralarında Kanal 7 Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Acet’in de olduğu gazetecilerin sorularını cevapladı.
“BENİM KİTABIMDA BÖYLE BİR GÖRÜŞMENİN YERİ YOK”
SORU: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde kurulu iki siyasi parti, Yeni Kıbrıs ve Birleşik Kıbrıs Partisi’nin yöneticileri, Rumların 1958’de Türkleri katlettikleri olayların yıl dönümünde Güney Kıbrıs’ta Rum Yönetimi liderini ziyaret ettiler. BM denetiminde nüfus sayımı yapılmasını, Ekim seçimlerine uluslararası gözlemci getirilmesini, Türkiye’nin uluslararası kurumlara şikayet edilmesini istediler. Bu ziyareti nasıl karşıladınız? Rum Yönetimi Lideri, AB dönem başkanlığında sizi Güney’e davet edeceğini söyledi. Böyle bir davet gelirse katılmayı düşünür müsünüz?
Hristodulidis: Erdoğan’ı davet edeceğim
CEVAP: Benim Güney’e böyle bir ziyaret düşüncem söz konusu değil. Çünkü onlar nasıl KKTC’yi bir devlet olarak kabul etmiyorlarsa biz de Güney Kıbrıs’ı bir devlet olarak kabul etmiyoruz. Dolayısıyla benim kitabımda onlarla böyle bir görüşmenin yeri yok. Bunlar, Kıbrıs Türk halkının iradesini yansıtmayan marjinal girişimlerdir. Kıbrıs Türkleri bizim canımızdan bir parçadır. Kimse, aramızdaki bu gönül bağını zedeleyemez; Kıbrıs adasına sadece barış için gitmiş olan Türkiye’nin kahraman evlatlarına “işgalci” diyemez. Kıbrıs Türk halkı, anavatan Türkiye’nin garantörlüğünü ve Ada’daki meşru varlığını tartışmaya açmaz bile. Tarihi gerçekler ve milli hafızamız ortadayken yapılan hainlik elbette Kıbrıs Türk halkı tarafından sandıkta cezalandırılacaktır. Rum tarafı şimdiye kadar çözüm istemediğini defalarca gösterdi. Onlar eşitlik ve adalet değil, Kıbrıs Türkünü kendi öz vatanında parya yapmak istiyorlar. Kimi şuursuzlar da buna açıkça çanak tutuyor. Kıbrıs’ta çözümün anahtarı iki devletli çözümdür; bundan da taviz yoktur. Türkiye’nin Kıbrıs politikası nettir, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğini ve güvenliğini garanti altına almayan hiçbir sürecin içinde olmayız.
“İSRAİL BÖLGEYİ İŞGALE KALKIŞABİLİR”
SORU: Suriye’de gelinen nokta itibariyle her ne kadar bir kırılganlık olsa da bir ateşkes sağlandı. Bunda Türkiye’nin çok ciddi katkılarının olduğunu biliyoruz. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara bu katkılarından ötürü Türkiye’ye teşekkür etti. Benim sorum bu süreçte neler oldu? Türkiye bu süreçte inisiyatif yürütürken neler yaşandı? Bir de bundan sonrasına dönük beklentileriniz nelerdir?
CEVAP: Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara orada dik bir duruş sergilemiştir. Şu ana kadar herhangi bir tavizi de söz konusu değil. İsrail sürekli tüm bölgeyi ateşe atma gibi bir gayret içinde. Bu gayret karşısında ise Suriye’nin bu duruşuyla süreç, ihtiyatlı bir şekilde devam ettirildi. Suriye’nin bölgeyi 2 bin 500 kadar askeriyle kontrol altına alması söz konusu. Son atılan adımlarla da kontrolü sağlamış vaziyetteler. Böylece Güney’de bir hakimiyet tesis edilmiş durumda. Suriye halkı tüm kesimleriyle, geçmişte yaşadıkları acılardan ders çıkartıp bu oyunlara gelmeyi kesinlikle düşünmüyor. Burada Dürzilerle diğer kesim arasındaki uzlaşıyı sağlamış vaziyetteler. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara burada bana göre çok olumlu bir adım attı. Kendisiyle yaptığım telefon görüşmesinde bu duruşunu konuştuk. Kendisinden bizden talebi nedir, ne değildir bunları öğrendik. Kendilerine her türlü desteği vereceğimizi de söyledik. Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan, Amerika Birleşik Devletleri’nin Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakanı ile sürekli görüşme halinde. Aynı şekilde MİT Başkanımız İbrahim Kalın ve Milli Savunma Bakanımız Yaşar Güler de muhataplarıyla görüşüyor. Bölgede son olarak bu 2 bin 500 kişilik hafif silahla donatılmış gücün Süveyda’ya gitmesine izin verildi. İki gündür Amman’da toplantılar devam ediyordu. Aşiret reisleri, Ürdünlüler ve ABD Özel Temsilcisi bizimle sürekli temas halinde. Süveyda’nın etrafı çevrilmiş durumda. Birliklerin içeriye girip girmemesine izin vermeyle ilgili bir problem var. Şu anda Dürzilerin malumunuz üç kolundan ikisi son derece uyumlu olduğu halde kollardan biri İsrail ile hareket ediyor. Bunlar bozgunculuktan vazgeçmiyor. Bu nedenle içeride zaman zaman çatışmalar devam edebiliyor. İçeriye polis giremiyor, asker giremiyor, şehrin etrafındalar. En azından dışarından unsurların gelmesini engellediler. Amman’daki devam eden müzakerelerde sözünü ettiğimiz o bir Dürzi fraksiyon hariç taraflar, gönüllü olarak ateşkese uymaya “evet” dediler. Suriye meselesinde aslında son derece yapıcı bir atmosfer oluştu. Bütün bir araya gelemeyecek aktörler, Suriye konusunda bir araya gelirken İsrail’in bu istikrar projesini bozmasını dünyaya iyi anlatmak gerekiyor. Biz, bunu anlattığımızı düşünüyoruz. Amerikalılar özellikle bu meseleyi biraz daha sahiplenmeleri gerektiğini anlıyorlar. Temel sorun tarafların birbiri arasında çatışma olması. Ama daha da büyük stratejik sorun, bu çatışmayı bahane ederek İsrail’in bölgeyi işgale kalkması. Zaten İsrail, bildiğiniz gibi bölgede istikrar olmasını istemiyor. Bütünleşik bir Suriye’nin kendisi için iyi olmayacağını düşünüyor ve bu türden provokasyonlara devam ediyor.
ZENGEZUR KORİDORU
SORU: Ben Zengezur Koridoru ile ilgili bir soru sormak istiyorum. Bu koridorun Amerika Birleşik Devletleri’ne kiralanması yönünde bir teklif dillendirildi ilk kez. Bununla ilgili görüşlerinizi merak ediyorum efendim.
CEVAP: Zengezur Koridoru sadece Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye’ye değil bölgedeki diğer ülkelere de fayda sağlayacak. Biz bu hattı aynı zamanda jeoekonomik boyutu itibarıyla son derece önemli bir konu olarak görüyoruz. Nitekim, bu hat bölgemizin ötesindeki coğrafyaları da birbirine bağlayacak ve ticareti canlandıracaktır. Bu hattın bir anlaşmazlık kaynağı değil, bir mutabakat simgesi haline gelmesi temel beklentimizdir. Bu sayede bölge iş birliğinin galebe çaldığı bir refah alanı olacaktır. Bölge ülkeleri olarak bu meseleyi mutabakatla halledebileceğimize inanıyorum. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Zengezur’a büyük önem veriyor. Bir an önce hattı hazırlayıp orayı hem Azerbaycan için hem bölge için kullanmak, değerlendirmek istiyor. İnanıyorum ki; orayı beraber çözeceğiz.